Tarık Akan: Sanatçılar iktidarın hedefinde

 

Ekim 2014/ Beyoğlu-Çiçek Bar

 

Türk sinemasının unutulmazları arasında yer alan Hababam Sınıfı'nın oyuncularından Tarık Akan, filmin çekildiği yer olan Validebağ Korusu'nun ranta peşkeş çekildiğini söyledi. Akan, “Rant uğruna bu yeşil alanı yok edemezsin, halkın tepkisi buna” dedi.

Usta Yönetmen Ertem Eğilmez'in Rıfat Ilgaz'ın öykülerinden beyaz perdeye aktardığı Hababam Sınıfı'nın çekildiği Validebağ'da bugünlerde hüzün hâkim. Üsküdar Belediyesi, yürütmeyi durdurma kararına rağmen, Validebağ Korusu'nun Çamlıca çıkışındaki yeşil alanda dini tesis inşaatına devam ediyor.  Yeşil alanın yok edilmek istenmesine karşı başlayan direniş sürerken, biz de Hababam Sınıfı'nda “Damat Ferit” karakterini canlandıran Tarık Akan’la bir araya geldik

-Validebağ’ da yeşil alan yok edilmek isteniyor, neler söyleyeceksiniz?

Gerçekten şu cümleyle başlamak istiyorum;  çok üzülüyorum, çok acı duyuyorum… Bu üzüntüm yalnızca Validebağ’dan kaynaklanmıyor.  Bugüne kadar bütün buna benzer hareketleri düşündüğüm zaman ülkemin bir vatandaşı olarak, bu nasıl bir bilimdir, bu nasıl bir algılamadır, bu nasıl bir hırstır ki her şey çıkar üstüne oturtuluyor, her şey rant üzerine oturtuluyor ve güzelim İstanbul’un  yeşil alanları yok ediliyor!  Yaşananlar bana a çok acı veriyor.

- Hababam sınıfı Validebağ’ da çekildi. Sizin için oranın anlamı ve önemi daha farklı olmalı.

 O dönemde yalnız Validebağ değil,  onun bütün arka tarafındaki dağ, boğaz eski tarihi binalarla dolu, yepyeni ve harika bir yerdi. Yıllar sonra tekrar oraya gittiğimde hakikaten hayretler içerisinde kaldım.  Ne oluyor bu İstanbul’a dedim. Bir tek yerimiz kaldı Validebağ, onu da yok ediyorlar! Oraya cami yapacağız diyerek ranta açıyorlar. Bugün Türkiye’de hiçbir Türk vatandaşı cami yapımına karşı gelmez, gelmiyor. Ama bunu yapmak isteyenler, camiyi yaparak orayı yok etmek ,sonra da ranta açmak düşüncesinde. İşte Hükümetin karşısındaki mücadele ve duruş budur. Bu rant uğruna bu yeşil alanı yok edemezsin diyor vatandaş, camiden dolayı değil. Bugün Cumhurbaşkanı , ‘ Orada mescid var ya, kimileri bundan rahatsızlık duymuş olabilir’ gibi bir laf etti. Bu düşünce doğru değil, buna katılmıyorum.

“ORTAÇAĞ’DA BİLE BÖYLESİ GÖRÜLMEDİ”

- Hükümet ne yapmaya çalışıyor?

Zaten orayı yapmak isteyen Belediye Başkanı yakın bir zamanda 3 tane camiyi sattı.  Camiyi satmak demek caminin alt tarafında olan mağazaları ve iş merkezlerini satmak demektir. Bu da rant demektir. Belediye parasız kaldığı için 3 tane camiyi satıyor ama şimdi yeni bir cami yapmayı düşünüyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir örnek yok.  Ortaçağ’da bile böyle bir örneğe rastlanmaz, böylesi görülmedi!

 “SANATÇILAR İKTİDARIN HEDEFİNDE;

FAZIL SAYI’IN ÜSTÜNE ÇOK GİDİYORLAR”

-Gezi Parkı direnişinin ardından hakkınızda soruşturma açıldı. Sanatçılar üzerinde baskı artıyor mu?

Dünyanın her yerinde otoriter iktidar, karşısındaki tek düşmanı sanatçı görür. Her daldaki sanatçıyı düşman olarak görür. Yani iktidarın gözünde sanatçı düşmandır.  İktidarlar sanatçıya, ‘ya benden taraf olacaksın ya öldürüleceksin veya ülkenden kaç!’ diyor. Bu gün bakıldığı zaman dünyanın her yerinde bu böyle. Bundan 150 yıl öncesine gittiğin zaman Avrupa’da daha demokrasi ve laiklik oturmadan Fransa ve Almanya da aynen böyleydi. Dünyanın en önemli sanatçıları ülkelerini terk ederek kaçtılar. Çoğu hapishanelerde yok edildi. Ama o bir Ortaçağ’ın sonudur. Bizse hala Ortaçağ’ı yaşıyoruz! 

İktidarın tek hedefi sanatçıdır.  ‘Ya benden taraf olacaksın, ya da yok ederim seni’ diyor. Bütün politika budur. Türkiye’de 1980’lerden itibaren bunu sürekli yaşıyoruz. 1980 öncesinde de Nazım Hikmet’le başlamıştır bu baskılar.  Sanatçılar olarak bu acıları hep yaşadık,  yaşamaya devam ediyoruz.  Fazıl Say’ın da üstüne çok gidiyorlar. Fazıl bundan hiçbir şey kaybetmeyeceği gibi, Fazıl’ın ölümsüzlüğünü ilan ediyorlar. Bunun farkında değiller.

-İkinci bir Gezi mi başlıyor?

Gezi eylemleri başladığı zaman bütün dünya çok şaşırdı. Başbakan tutturdu, oraya kışla yapacağım,  oradaki yeşili yok edeceğim, diye.   Ne yaptı, hiçbir şey! Neden yapamadı, halkı direnciyle karşılaştı çünkü. Ağır baskılar görüldü ama neticede orayı elde edemedi. Burasının da aynı şekilde olması gerektiğine inanıyorum. Halkı isteğine bağlı.

“İSTANBUL’DA YEŞİL ALAN KALMADI”

-Hababam Sınıfı’nın çekildiği zamana dönersek, o dönemdeki İstanbul ve bugün arasında nasıl bir kıyaslama yaparsınız?

Bunu kısa kelimelerle anlatmak kadar zor bir şey olamaz. Ama en az ve öz şekilde ifade etmek gerekirse;  benim yaşımda ve benden daha yaşlı olan insanların acı çektiği tek nokta budur. İstanbul’un eski resimlerine bakarak içimizde bir ‘ah vah ‘geçiyor.  İstanbul’da bugün yeşil alan diye bir şey kalmadı. Acı, çok acı…

-Validebağ’ı hatırlatan, unutamadığınız bir anınız var mı?

Bir kere oradaki Konak şuan ne vaziyette bilmiyorum ama o boş zamanlarımızı sürekli o Konak’ın içinde geçirirdik.  O dönemlerimizi hiç unutmadım, her anım taze.  Çok muhteşem bir yerdi benim için yeşilliğiyle, güzelliğiyle.  Zaman zaman önünden geçerken o anlarımızı hatırlarım.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

'Evli misiniz, yoksa boşandınız mı?'

Tutuklu kadınlar neden regl olamıyor?

Gezi Direnişi, gazeteciler ve penguenler