‘Zamanında Moliere’in eserlerinin yasak edildiği bir dünyada yaşıyoruz’

Erdal Özyağcılar, 18 yıl sonra yeniden tiyatro sahnesinde! ‘Hoş Geldin Boyacı’ oyunuyla ve yine kendisi gibi tiyatrocu olan kızı Zeynep Özyağcılar’ın kurduğu Tiyatro Martı’da izleyicilerin karşısına çıkacak olan Özyağcılar, “İzleyiciyle yeniden göz göze geliyorum, heyecanlıyım” diyor.
50 yıllık sanat yaşamında seyircinin gönlünde taht kuran Erdal Özyağcılar, 18 yıl aradan sonra yeniden tiyatro sahnesinde olmanın heyecanını yaşıyor. “Kibar Feyzo”, “Çöpçüler Kralı”, “Yılanların Öcü” , “Züğürt Ağa”, “Beyoğlu’nun Arka Yakası” gibi çok beğenilen filmlerde oynadı. 2010 yılında eşi Güzin Özyağcılar ve kızı Zeynep’le Rus yazar Dostoyevski’nin “Karamozov Kardeşler” adlı romanından uyarlanan “Karadağ” dizisinde rol alan Usta oyuncu, “Bizimkiler” , “Şehnaz Tango “, “Yabancı Damat”, “ Elveda Rumeli” ve son olarak, “Sevdaluk” adlı dizilerde geniş kitlelerce tanındı, sevildi, milyonları ekran başına topladı. Erdal Özyağcılar ile Ulus Parkı’nda bir araya geldik, hayatı, sanatı ve “Hoş geldin Boyacı” yı konuştuk. Tiyatroya 18 yıl sonra dönüyorsunuz, neler hissediyorsunuz? Geri dönüyor olmak heyecanlı elbette. Her ne kadar oyunculuk açısından tiyatroyu, sinemayı ya da dizi oyunculuğunu birbirinden ayırmasam da tiyatronun oyuncuyla sıcak ilişkisi, göz göze gelmesi biraz daha heyecan verici. 18 yıl sonra seyircimle buluşmak beni heyecanlandırıyor. Mutluyum. Neden 18 yıl ara verdiniz? Dizilerden fırsat bulamadım. Bir diziyi çekip diğerine geçtik ve böylece yıllar akıp geçti. Tiyatro yapmak için sakin bir kafa lazım, prova zamanı lazım, işçilik lazım… 'Hoşgeldin Boyacneyi anlatıyor? Oyun, İngiliz Yazarı Donald Churchill’e ait. Churchill daha çok ailevi sorunları ve kadın erkek ilişkilerindeki çatışmaları yazıyor. Oyun, ailevi sorununun anlatıldığı çok güzel bir komedi. Seyirci, oyunun sonuna kadar, şimdi ne olacak, diye merak edecek… Bu oyunu Arif Akkaya sahneye koyuyor. Berna Laçin ve Gözde Çetiner ile birlikte oynuyorum. Ben boyacı rolündeyim. Oyununuz, Tİyatro Martı tarafından sahneleniyor. Kızınızın tiyatrosunda oynamanın da ayrı bir heyecanı var mı? O da büyük bir heyecan. Zeynep’in beni seyrediyor olacak olması heyecan verici. Bakalım ne düşünecek, bakalım beni beğenecek mi… Onun fikirleri benim için çok önemli. Baba-kız ilişkisinin ötesinde meslektaşsınız. Evet, Zeynep’le hem baba-kız, hem arkadaş, hem de meslektaşız. Bu çok güzel bir duygu. Zeynep küçüklüğünde olgun, kendiişlerini kendisi yapan bir çocuktu. Bir bebeği vardı ve devamlı onunla oynardı. Hani hırçın çocuklar vardır ya oraya buraya koşan, Zeynep öyle bir çocuk değildi. Tabi ki oynardı, tabi ki arkadaşları vardı, ama duruşu pek çocuk gibi değildi. Ama büyümüş de küçülmüş gibi de değildi. Bambaşkaydı O. Çok gayretlidir. Baleye birincilikle girdi. Orada da çok mutluydu. Çok oyunda da rol aldı. Hatta Haldun Dormen çok mutlu olmuştu. Babanı yönettim, anneni yönettim, şimdi de seni yönetiyorum, demişti sevgili Haldun Dormen. Zeynep tuttuğunu koparan bir insandır, mesleğini çok seviyor. Tiyatroculuğun ve oyunculuğun Türk insanı için kaliteli olması gerektiğini biliyor ve onun için savaşıyor. Usta bir oyuncu olarak kızınızın oyunculuğu ve ‘Uçlar’la ilgili neler söyleyeceksiniz? Hakikaten bir tiyatrocu olarak, Zeynep’le gurur duyuyorum. Büyük özveriyle çalışıyor. Emeği zaten görünüyor. İşte bunlardan biri de Uçlar oyunu. Seyirciler beğeniyor. Zeynep hem ev tiyatrosunda hem de konservatuarda okudu. Sonra Yıldız Kenter’in elinde yetişti, belediye konservatuarında okudu, şehir tiyatrolarına girdi. Zeynep iyi bir talebe ve çok başarılı. Sanatçı bir babanın sanatçı kızıyla ilgili konuşması dikkat gerektirdiği için az anlatıyorum. Yoksa ben Zeynep’i çok ama çok beğeniyorum. Onunla mutluyum. Zeynep’le birlikte çalışmalarınız var mı? Şuanda öyle bir çalışma yok ama Tiyatro Martı bünyesinde neden olmasın? İleriki zamanlarda olabilir. Seyirci, Erdal Özyağcıları ekranlarda da görmeye devam edecek mi? Projeler var tabi. Şu reytinglerle ilgili toz duman bir kalksın bakacağız. Reytingler sorunlu mu? Dizi sektörleri şuan çok farklı bir noktada. Dizilerimiz yurt dışında izleniyor, bu Türkiye’ye çok büyük bir katkı. Türk insanını tüm dünyaya anlatıyoruz, bu önemli. Ama benim son zamanlardaki derdim, ölçüm aletlerinin Türkiye’nin profilini yansıtamaması. Yapılan dizilerin kalite açısında yükseltmek değil de aşağı çekmek gibi bir ölçüm mantığıyla gidiliyor. Bu beni üzüyor. Tiyatroya dönersek, bu sanat dalı sancılı günler mi geçiriyor? Tiyatro her zaman sıkıntılı dönemler yaşadı. Bugün de en büyük sorunumuz salon sorunu. Şuan kendi tiyatromuz olmasına rağmen bir mekânımız yok ve prova salonları bulamıyoruz. Bugün Bakanlık, tiyatroculara mali destek veriyor ama salon vermiyor. Salon açsa ve insanların oyunlarını oynamalarını sağlaması daha güzel olmaz mı? Geçen sene İstanbul’da vakıf ve belediyelere ait tiyatro salonu olabilecek yerleri tespit edip Kültür Bakanlığı’na göndermiştim ama hala bir cevap alamadım. Kültür Bakanlığı para vermektense biran evvel Türkiye genelinde tiyatro salonları olabilecek yerleri düzenlemeli, sanatçılara kapılarını açmalı. O şehirlere kültürel bir katkı sunacaksın, bundan daha güzel ne olabilir? Sanat ve sanatçıya ilişkin neler söylersiniz? Sanat özgür olduğu için sanattır. Yoksa sanat bir kesimin, bir kurumun ya da kuruluşun sözcüsü değildir, bütün insanların sözcüsüdür. Onun için yüzyıllardır sadece Türkiye’de değil, dünya üzerinde de zaman zaman sanat ötelenmiştir, kakılmıştır. Ama burada dik durması gereken sanatçılardır. Bir dönem Moliere’in eserlerini yasak edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Yüzyıllardır olan şeyler bunlar. Önemli olan dik durmak ve savaşmak. Zaten donanımlı olursanız, gerçek bir sanatçı olursanız, ürettiklerinizle insanların karşısına çıkarsanız hiçbir güç sizi durduramaz. Geçmişinizden bugüne gelirsek, sanat yaşamı size neler kazandırdı? Bana çok şey kazandırdığı kesin. Kendi dışındaki insanlar için bir şeyler yapabilme gücü verdi. Sanatçının da görevi bu değil mi? Sanatçı kendi dışındaki insanlarla, oynadığı oyunlarla, seçtiği oyunlarla, diziyle, sinemayla bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bu önemli. Böyle bir görevimin olması beni çok çok mutlu ediyor. Hobileriniz nelerdir? Sinemaya gitmeyi, yüzmeyi, seyahat etmeyi çok severim. Tabi ki işimden zaman kalırsa.
Erdal Özyağcı ile söyleşimiz Ocak 2015'te İstanbul Art News dergisinde yayınlandı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

'Evli misiniz, yoksa boşandınız mı?'

Tutuklu kadınlar neden regl olamıyor?

Gezi Direnişi, gazeteciler ve penguenler